Paylaş
Facebook
“Kanada’da göçmenlerin asimile olmasına gerek yok ama adapte olmaları gerekir.”

Hoşgeldiniz.
Hoşbulduk.
Kanada’ya ne zaman geldiniz?

Ben, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezunum. 1958 yılında ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özel olarak çıkardığı bir vizeden (Foreign Student Visa) istifade ederek orada asistanlık yaptım. Sonra da Rochester ve Pittsburgh’da psikiyatri uzmanlığı öğrenimi aldım. Vizem bittikten sonra bir süreliğine Türkiye’ye döndüm. Sonra akademik kariyerim için ortamın müsait olmadığını farkedince Kanada’ya gelmeğe karar verdim.

Toronto’ya mı geldiniz?

Hayır, önce Montreal’e geldim ve Montreal Children’s Hospital’de çocuk psikiyatrisi uzmanlığı öğrenimi aldım. Bir süre Fransızca konuşulan bir hastanede çalıştıktan sonra 1968 yılında Toronto’ya Toronto Üniversitesi’ne geldim. O zaman Clarke Institute of Psychiatry vardı, (şimdiki ismi CAMH), orası yeni kurulan bir psikiyatri kliniğiydi.

Hep orada mı görev yaptınız?

Yaklaşık 9 sene orada çalıştım. Sonra, Scarborough Centenary Hospital’in Çocuk Psikiyatri Kliniği’nde (Shoniker Clinic) emekli olana kadar çalıştım.

Ne zaman emekli oldunuz?

Ben yeni hasta kabul etmeyerek yavaş yavaş emekli oldum. 15 senedir emekli sayılırım. Yaşım 90, yeterince çalıştım.

Tüm bu zaman içinde hep çocuk psikiyatristi miydiniz?

Evet, çocuklar ve ergenlerle çalıştım.

Çocuklarınız var mı?

Evet, 2 çocuğum var (Timur, Dafne).

Özellikle ergen psikolojisini iyi bilen biri olarak çocuklarınızla ço iyi geçinmiş olmanız gerek değil mi?

Hiç alâkası yok. Yani sen çocuk psikiyatristisin, seni dinleyelim demiyorlar. 

Gülüşmeler…

Tabi bazı konuları daha iyi bildiğim doğru fakat o ayrı bir mesele.

Baba ya da anne olunca çcocuklara profesyonel gözle bakılamıyor sanırım.

Babalık yaparken profesyonel olunur mu hiç.

Peki toplumdan hocam ne yapalım bu çocukla diye size danışılıyor muydu?

Fazla değil. Klinik hayatımın dışında bir iki toplantı olmuştu.

Kanada’da çocuk yetiştirmek dünyanın diğer ülkelerine göre daha kolay diyebilir miyiz?

Çocuk yetiştirmek hiçbir zaman kolay değildir çünkü büyük emek ve feragat ister. Fakat burada çocuklar için imkânlar daha bol. Şimdi aileler çocukların eğitimi için Kanada’ya geliyorlar. Sanırım hem politik hem de sosyal bakımdan güvenli bir ülke olduğu için. 


Peki eskiden sosyal hayat nasıldı?

Arada musiki grubu ile iştirak ettiğimiz toplantılar oluyordu. Meselâ, Yunus Emre, Mevlana yahut Pir Sultan Abdal Günleri yapılıyordu. Bir de Toronto Klasik Türk Musikisi koromuz var.

Kim kurdu bu koroyu?

1987 yılında ben kurdum.

Musikiye ilginiz hep var mıydı?

Çocukken kamış kaval çalardım. Üniversitedeyken Nevzat Atlığ’ın kurduğu Klasik Türk Musikisi Korosuna girdim. Kanada’ya geldikten sonra bir süre blokflüt çaldım. Sonra, ney üfledim. Bir ara kanun’la da uğraştım. Bir gün burada çıkan bir toplum gazetesinde musikiye hasret çekildiğini okudum. Kanun çalan Kadri Akıncı vardı. O da yardım edeceğini söyledi. Evlerde, lokallerde toplanır çalışırdık. Bu koro/topluluk o zamandan beri devam etmekte. Zaman içinde çok gelip gidenler oldu tabi. 1990 yılında koroya profesyonel musikici olarak Dikran İstanbul kemanıyla katıldı. Onun hocalığının ve idareciliğinin katkısıyla büyük konserler vermeye başladık. Bir dönem şimdi aramızda bulunmayan Dr. İrfan Doğrusöz de ABD’den gelip katılırdı.

İlk konserinizi ne zaman verdiniz?

İlk büyük konserimizi 1993 yılında verdik. Sonra her sene ya da iki senede bir konserler verdik.

Tüm bu çalışmalarınızı genç nesile aktarmak için neler yaptınız?

Şaziment hanımın öğretmenliğini yaptığı ve benim de çocuğumu götürdüğüm Türkçe okulunda bir ara kaval çalıp halk türküleri öğretmeğe çalıştım. Koromuzda gençler bulunmakta. Bazıları klasik Türk musikisini biraz ağır buluyorlar. Fakat bu klasik Batı müziği için de geçerli. 

Ben müzikle kuramsal olarak da ilgilendim. Musiki üzerine 6 kitabım var.

Etem Üngör’ün yayımcısı olduğu Musiki Mecmuası’nda yazılarımın yayınlanması beni musiki yazarlığına teşvik etti. Üngör’ün teklifi üzerine Farmer’ın, “Onyedinci Yüzyılda Türk Çalgıları” kitabını Türkçeye çevirdim. Sonra, “100 Seçilmiş Türkçe Şarkı”, Signell’den “Makam/Türk Sanat Musikisinde Makam Uygulamaları” çevirisi, “Rauf Yekta Bey’in Fransızca Musiki Yazıları”, “Türk Musikisine Katkılar” kitaplarım çıktı. Bu yıl da, 800 sayfayı aşkın, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Çalgılar” kitabım yayımlandı.

Bu kitaplara ilaveten bildirilerim ve makalelerim var. Ayrıca, çevrimiçi, yani e-dergi olarak yayımlanan, “Musiki Dergisi”nde yazılarım sürekli olarak çıkmakta.


Klasik müziği gençlere sevdirmek için sizce ne yapılmalı?

Çocuklukta başlaması lazım. Musikinin öğrenilmesi lâzım. Genç bir talebem var, ney çalgısına merak etti. Şimdi çok güzel ney üflüyor.

Müzik kültürünün aktarılması için kaynak da gerekli. 

Tabi, bizim müzik gitarla çalınmaz. Çalınırsa Türk müziği olmaz. Ben bunu lahmacunla pizzaya benzetiyorum. İkisi de birbirine yakın yiyecekler ama pizzanın lezzeti başka, lahmacunun başka.

Sadece klasik Türk müziğiyle mi ilgilisiniz?

Toronto Klasik Türk Musikisi Korosu dışında bir de Kanada-Fransız korosuna gidiyorum. Dört sesli müzik yapıyorlar, haftada bir kere söylemek için onlara katılıyorum.

Biraz da göçmenlikten konuşalım. Çok uzun yıllardır Kanada’dasınız. Hiç ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiniz mi kendinizi?

Yok, hiç olmadı. Benim evrensel bir mesleğim var ve dünyanın neresine gitsem faydalı olurdum.

Peki çok kültürlülük durumu o yıllarda da şimdiki gibi miydi?

Şimdi Toronto’nun hikayesi biraz farklı. Toronto’ya Queen’s City deniliyor. Çok sene önce Montreal’den Toronto’yu ziyarete geldiğimde Pazar günü yemek yiyecek yer bulamamıştık. Toronto o yıllarda kilisenin oldukça etkisi altındaydı. O zamanlardan beri büyük bir değişiklik var. Çalıştığım hastanede çeşitli milletlerden insanlar vardı, sadece ben değildim başka bir ülkeden gelen.


Baba Trudeau Kanada’da çok kültürlülük konusunda büyük adınlar atmış.

Doğru. Benim geldiğim zamanlarda O’nun teşvikiyle French Immersion sınıflar açıldı. O meşhur referandumda Quebec eyaleti Kanada’dan ayrılmaktan kıl payı kurtuldu.

Sanırım ayrılma düşüncesi Quebec için iyi olmamış.

Evet, bütün büyük firmalar genel merkezlerini Quebec’ten dışarı  taşıdılar. Öncesinde Montreal büyük bir iş merkeziydi. Expo Montreal’in şöhretini çok arttırmıştı.


Bir göçmen olarak bunca yılın ardından iyi ki gelmişim diyor musunuz?

Şimdi diyorum. Özgürlük ve demokrasi çok önemli.

Burada kendinizi evinizde mi hissediyorsunuz gurbette mi?

Tabi bir parça hep gurbettesin. Ama şimdi öyle büyük bir özlemim yok. Sonra Toronto dünyanın en iyi şehirlerinden birisi.

Türkiye’ye sık sık gidiyor musunuz?

Programlı olarak gitmiyorum. Ankara’da bir kardeşim var. Gittiğimde onu ziyaret ediyorum. Onun dışında davet aldıkça musiki sempozyumlarına gidiyorum.

Yeni gelenlere ne tavsiye edersiniz?

Öncelikle kesin bir karar vermeleri gerekir; burada yaşamaya mı geliyorlar, yoksa geçici bir süre için mi. Burada bir aile tanırdım, bütün eşyaları depodaydı, her an gidecek gibilerdi. Sonra tabi buranın kültürüne alışmaları lazım. Bazı kimseler buraya gelmişler ama buranın kültürünü kabul etmiyorlar. Mesela anne baba okulda Noel kutlandığında çocuğunun iştirak etmesini istemiyor. Asimile olmalarına lüzum yok ama adapte olmaları gerekir.

Bir de lisan şart. Uzun yıllar burada yaşamış olup da hâlâ doktora tercümanla gidenler var.

Çok teşekkür ederiz. Sizinle sohbet etmek bir zevkti.

Ben de teşekkür ederim.