Paylaş
Facebook
”Bir kadın olarak kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum”

Hoşgeldiniz.
Siz de hoşgeldiniz.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Tabi, 1932’de İstanbul’da Moda’da doğdum büyüdüm. Okula orada gittim. Moda Teknik ve Meslek Lisesi’ni bitirdim. Sonra kendimi modaya verdim, İngilizce kursları almaya başladım. Sonra çok isteyenlerim oldu. Hayrettin geldi, peşime düştü. İki defa yüzüğü geri verdim. Ama kader diyelim, ben de onunla birlikte Kanada’ya geldim.
Kanada’ya ne zaman geldiniz?
1956 yılında geldim, 62 sene önce. Buraya ilk gelenlerdenim.


Vatandan ayrılmak zor olmuş olmalı.
Olmaz olur mu? Rahmetli eşim Bosna’lıydı. Kendisi Yugoslavya’dan Kanada’ya gelmiş, 7 sene burada kaldıktan sonra illa bir Türk kızıyla evlenmek istemiş. Çünkü Bosnalılar ve Türkler birbirlerine yakındır. İlk önce ben yapamam dedim ama sonra evlendik.
Evlilik diliniz İngilizceydi sanırım.
Evet, O’nun Türkçesi fazla yoktu, benim İngilizcemi geliştirmem gerekiyordu. Ama hallettik. Eşim hep beni destekledi, kuvvetlendirdi.


Kanada hakkındaki ilk izlenimleriniz nasıldı?
Noel zamanı bir italyan transatlantiğiyle 19 günde geldik. Çok soğuktu. Hayrettin’in bir arkadaşı bizi karşılamaya gelmişti. Hatırlıyorum, o kadar soğuktu ki camdan dışarıyı göremiyordum. Toronto’nun muhtelif bölgelerinde 3 kere taşındık. Son 31 senedir şu anda oturduğum yerdeyim.
Zamanınızı nasıl değerlendirdiniz?
Bir oğlum oldu. Okula gidene kadar oğluma kendim bakmak istedim. O okula başladıktan sonra da muhasebe alanında işe başladım.
Muhasebe tecrübeniz var mıydı?
Okuldayken hesabım hep kuvvetliydi. Önce Manpower şirketine gittim. 1966 yılında beni soktukları bir yeterlilik sınavını geçtikten sonra Canada Hayat sigortasının muhasebe departmanında çalıştım. Orada Türk ve müslüman olarak sadece ben vardım. Kendimi gösterdim, 5 sene sonra checker oldum. O zamanki terminoloji değişikti tabi; bugün olsa kontrolör ya da denetici denilebilirdi. Bana dediler ki sen çalışmayıp diğer memurların işini denetleyeceksin, senin imzanı görmek istiyoruz. O kadar güvendiler bana. Ben de o kadar gayretliydim ki. İşyerimde başarılı olmayı çok arzu ettim. Çünkü burada sadece Nezihe olarak değil, bir Türk olarak da başarılı olmam gerektiğini düşündüm.


İşyerinde herhangi bir ayrımcılığa ya da dışlanmaya maruz kaldınız mı?
Hayır. Ben açık fikirli bir ailede modern bir şekilde yetiştim. Hayatımın çoğu denizde geçti. Çabucak kaynaştık.
Çalışırken Türkiye’ye gidip gelebildiniz mi?
Çok severim Türkiye’yi, İstanbul’u. Annem babam sağken her sene gidiyordum, sonra iki senede bir gitmeye başladım. 16 sene Canada hayat sigortasında çalıştıktan sonra Türkiye’de daha uzun zaman kalmak istedim.


Emekli mi olmuştunuz?
Hayır. Ayrılırken bana bir mektup verdiler. Dönüşte Lloyd London England isimli uluslararası bir brokerda çalışmaya başladım. 65 yaşımda emekli olanak kadar yaklaşık 18- 19 sene de orada yine muhasebeci olarak çalıştım. Allah yardım etti, çok güzel bir çalışma hayatım oldu.
Emekli olduktan sonra ne yaptınız?
Emekli olmadan önce ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. Çocukları çok severim. Çocuk hikayeleri yazmaya başladım. Çeşitli dergi ve gazetelerde çalışmalarım yayınlanmaya başlandı. Antolojide bile yayınlandı. İlk kitabım İngilizce olarak kaleme aldığım bir çocuk kitabıydı. Oğlum ve gelinim ilk kitabımın editörlüğünü yaptılar. Sonra bana bu işi kurs alarak kendi başıma da yapabileceğimi söylediler. Ben de George Brown Koleji’nde hem çocuk hikayeleri bölümünü hem de sanat bölümünü bitirdim.
Ve bütün bunları emekli olduktan sonra yaptınız.


Evet. Orada en büyükleri bendim, fakat en muvaffak olanları da bendim. Hevesliydim.
Alkışlıyorum sizi.
Hatta çalıştığım ikinci şirkette Ryerson Üniversitesi’nde muhasebe dersleri de aldım.
Siz hayat boyu öğrenmeye devam etmişsiniz.
Evet, öğrenmeyi hiç bırakmadım. İlk kitabım çıktığında Toronto North York kütüphanesi kitabımı çok beğendi ve 11 nüsha satın aldı. Sonra hayatımı yazmak istedim. Fakat baktım ki çok derinlere gidiyorum, yazdığım şiirleri ve kısa hikayeleri yine bir kitapta topladım.
Bildiğim kadarıyla bir kitabın yayınlanma süreci de epey zor.
Evet. Kitabımın yayın ücretini ben ödemek istedim. Çünkü onlar bu işi yaptığında kitabın basılması seneler sürebiliyor. Benim o kadar sabrım yoktu. Kitabım basıldıktan sonra tüm nüshaları satıldı. Bir kopyasını da Chapters isimli kitapevine göndermiştim. Çok beğendiler ve bir imza günü düzenleyerek kitabımı satmayı önerdiler. Fakat bu yaştan sonra bir şirket kurup bu işlerle uğraşmak istemedim. Yaş ve sağlık icabı bu teklifi kabul edemeyeceğimi söylerek, kendilerine teşekkür ettim. Çok güzel bir hayatım oldu.


İmrendim doğrusu. Peki bu arada sosyal yaşantınız nasıldı?
Biz ilk gelenler bir kadınlar grubu oluşturduk ve 25 seneyi aşkın bir zaman toplantılar düzenledik. Hala o eski grup senede bir toplanırız. Ayrıca 25 seneye yakın klasik türk sanat musikisi korosundaydım. New York, Ottawa ve Montreal’de konserler verdik. Oradan da geçen sene emekli oldum.
Geriye dönüp baktığınızda iyi ki diyor musunuz?
Elbette. Kanada’ya iyi ki gelmişim diyorum. Sadece ev hanımlığı bana yetmezdi, mutlu olamazdım. Burada hem ev hayatımı, hem anne olmayı hem de çalışmayı çok sevdim. 7 yaşına gelene kadar oğlumu kimseye emanet etmedim, ben baktım.


Göçmenlik hayatının zorluklarını nasıl aştınız?
Baştan biraz yalnızlık hissettim. Ama yavaş yavaş kök saldım. Oğlum da bir göçmen olarak çok büyük başarılarımın olduğunu söylüyor. North York Kütüphanesi’nde Positive Academy isimli bir grup vardı. Oradaki bir eğitimci gelip bir göçmen olarak neler başarılabileceğini anlatmamı rica etti. Üç kere misafir konuşmacı oldum orada. Yaklaşık 10 yıl boyunca public reading dediğimiz yazarlar grubunda aktiftim. Hatta işyerimde Canada Life hayat sigortasında çok şık giyindiğim için hakkımda bir yazı bile çıktı. Düşünüyorum da bu yaptıklarımın hepsini başka bir ülkede yapabilir miydim. Arkadaşlarım, muhitim çok hem burada hem Türkiye’de. Hala aktifim. Bir kadın olarak kendi gelirim var, kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Çok şükür diyorum.


Yeni gelenlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Eğer burada kalmak istiyorlarsa karar vermeleri lazım, kuvvetli olmaları lazım, pozitif olmaları lazım. Biraz da Kanada kültürünü kabul etmeleri lazım. O demek değildir ki kendi kültürünü unutsun. Bizi biz yapan kendi kültürümüz, buna Kanada kültürünü de ilave etsin. Hiçbir işinin peşini bırakmasın. Bir gayesi olsun, en mühimi bu.
Çok teşekkür ederiz.